Biz ;)

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Poyrazın Annesi 26, Babası ise 29 yaşında :)6 yıllık birlikteliğimizin ardından 18/09/2010 da beraberliğimizi evlilik ile noktaladık:)ve şimdi canım oğlumuzla 3 kişilik bir aileyiz.

2 Nisan 2013 Salı

Bahar geldiğini müjdeliyor....

Havalar ısındı.

Bahar geldiğini müjdeliyor J Poyrazla ikinci baharımızı ,yazımızı yaşamaya artık hazırız. 18 Mart 2013 bizimki artık yürümeye de başladı. Bırakıyorsun nereye gittiğini bilmeden çılgın gibi eğlenerek günlerini geçiriyor.

Havaları sıcak bulur bulmaz bizde akışımıza kapıldık. Gezmelerimize başladık.

Poyrazı hastaneye götürdük. Rutin kontrollerden sonra aşık olduğum ilçeme gittik. J İstanbul’un neresi deseler Kadıköy derim. Aliyle de orada tanıştık.  Zaman ne çabuk geçiyor. Her seferinde bu cümleyi söylüyorum. ZAMAN NE ÇABUK GEÇİYORRRRRRRRR……. Nasıl olduğunu anlamadan, hayatın akışına kapılıp gidiyoruz.
Hayatımıza giren en değerlimiz Poyrazımızın büyüdüğünü bile bazen farkına varamıyoruz.

Neyse Kadıköy de beyefendiyi önce bebek arabasından indiremedik. Sonrada bebek arabasına bindiremedik .:) Koşuşturdu durdu. Bakmalara doyamadım. Öpmelere doyamıyorum. Koklamaya bayılıyorum.  Nasıl bir his anlamıyorum.

Çok heyecanlı bir çocuk, istemediği hiçbir şeyi ona yaptıramazsınız.
Bizi çok güldürüyor.
İşten geldiğimde ben onu nasıl öpüyorsam 2 elini yüzümü kavrayıp, başlıyor oda öpmeye.
İnanamıyorum sen bu kadar büyüdün mü ? serseri diyorum.

Pazar günüde Bradiuma gittik. Bizimki bayıldı. Mağazalarda kabinlere girmeye çalışıyor. J Bizde
kardeşimle kendimizi kaybettik. Anadolu yakasında H&M yi görünce çıldırdık. Çocuk bölümünde bir şey bulamadım L
Kısa bir konser dinleşimiz oldu. Poyrazda baya baya şarkı söyleyenlere eşlik etti. J Benimde tabi ki bu durum çok hoşuma gitti. Bir hafta sonuda böyle geldi ve geçti.

Herşey yolunda.










 

 

Bugün 2 nisan otizm farkındalık günü;
Alıntıdır,

Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü ve bu konuya destek verebilmek adına bugün ne yazarsam yazayım bir otizmli annesinin paylaşacağı duyguların, tecrübelerin yerini tutmaz diye düşünüyorum, o yüzden bu yazının devamı bana ait değil, 8 yaşındaki Zeynep’imin annesinin kaleminden…
Otizmli çocuk yetiştiren ailelerin en büyük endişesi, sorusudur: “bir gün ben/biz olmadığımızda bu hayata ne kadar hazır olacak, kendi yaşamını idame ettirebilecek mi?”
Aslında bunun içindir bütün çabalar. Bazen her şeyden önemlidir çocuğunuzun bakkala gidip ekmek alabilmesi. Aile hayata hazırlamak ister, bu düzen içinde barınabilsin hatta elbette eğitim alıp kendi yaşamını kurabilsin. Bunun ilk adımı ilköğretimdir. Toplum düzeninin, kuralların, birlikte hareket etmenin ve daha önemlisi sosyalleşmenin en önemli adımlarındandır. Bu yüzden kaynaştırılmış eğitim ve türevleri var ve bu çocuklara kucak açmak, okuma- yazma, matematik vs öğrenmelerinden daha fazlasını içerir bu aileler için.
Bu yazı bu sebeple yazılmıştır. Otizmli bir çocuk annesinin teşekkürüdür:
Semiha YARDIMCI’ya ithafen…
Zeynep 8 yaşında 1,5 yaşında Atipik Otizm tanısı almış dünya güzeli bir kız. Benim kızım. Her yıl bu zamanlarda biraz otizmden, biraz Zeynep Kızı’ndan, biraz da ailelerin yaşadıklarından, çevrenin tepkilerinden söz etmeye çalışıyorum.
Bu yıl bizim için en zor yıllardan biriydi çünkü Zeynep ilkokula başladı. Yaşıtlarından bir yıl geç gitti Zeynep. Çünkü annesi hazır değildi öncelikle böyle bir döneme. Uykular kaçtı, kaygılar çoğaldı, bir yıl tabiri yerindeyse kaçıldı ama yaş 7 olunca kaçınılmaz son gerçekleşti ve Zeynep tam kaynaştırılmış eğitim raporuyla okula başladı.
Bahçelievler Nebahat Keskin İlköğretim Okulu mahallemizin okuluydu ve öyle güzel denk düştü ki okulun müzik öğretmeni Sayın Saliha TILIÇ tanıdık çıktı. Saliha Öğretmen Zeynep hakkında Okulun Müdürü Sayın Hami CANBOLAT’a, rehber öğretmen (ki dost denebilir kendisine) Sayın Esin ÇELİKKAYA’ya ve 1. Sınıf öğretmenlerine bilgi verdi. Zeynep’i üstlenebilecek bir öğretmen arayışı başladı. Bu süreçte özellikle müdürümüzün, rehber öğretmenimizin ve Saliha Öğretmenin çabası gözlerimi yaşarttı. Sonra dikkat ettim Nebahat Keskin İlköğretim okulunda birçok farklı çocuk var ve hepsi için aynı çaba, özen gösteriliyor. O zaman gözyaşlarım iki kat arttı. ”Böyle okullar da varmış” dedim.
Zeynep için 14 kişilik bir sınıf bulundu ve Zeynep eğitime başladı.
Burada hemen “gölge” öğretmenlerden bahsetmem gerek. Gölge öğretmen Zeynep ve benzeri çocuklarla okula giden, sınıfta ve teneffüste bu çocuklara refakat eden bu konuda eğitim almış genelde üniversite öğrencisi genç bireyler. Bizim bu süreçte en çok yorulduğumuz konu. Bir süre sonra Zeynep okula adapte oldu ama ne yazık ki devamlılığı sağlayan ve disiplinli gölge öğretmen arayışı birinci dönem boyunca sürdü.
İkinci dönemin ilk başında bir darbe daha aldık ve sınıf öğretmenimiz başka bir okula atandı, Zeynep’lerin 14 kişilik sınıfı dağıtıldı. Süreç başa döndü ve yeni bir öğretmen arayışına girdik.
Benim yine uykular kaçtı, kaygılar arttı. Zeynep öğlenci idi sabahçı oldu ve 30 kişilik bir sınıfa geçti.
Yeni öğretmen, yeni sınıf, yeni periyot.
Bütün yazının temeli şimdi başlıyor.
Şimdi size Semiha YARDIMCI’dan söz edeceğim…
Semiha Öğretmen deneyimli bir ilköğretim öğretmeni. 30 kişilik bir sınıfta disiplinle sevgiyi harmanlamış bir eğitimci. Başta Zeynep’i almakta çekindi çünkü daha önce otizmli bir öğrenci okutmamıştı. Açıkçası onunla ilk konuştuğumda hissettiğim şey; aslında böyle bir deneyime gerek olmadığını düşünmekti. Sezgileri ve iyi bir eğitimci olması zaten onu bu konuda doğru kılıyordu. Akademik çalışmayı değil, Zeynep’in okula uyumunu önemsedi ve “Okulu, beni, arkadaşlarını severse akademik başarı kendiliğinden gelir” dedi. İlk işi otizmi araştırmak ve Zeynep’in özel öğretim kurumuna gidip bilgi almak oldu.
Bir veli toplantısı yaptı, Zeynep’in durumunu diğer velilerle paylaştı ve “Eğer biz Zeynep’i aramıza katabilirsek, 4 yıl sonra bu okuldan hepimiz bir şeyi başarmış olarak gururla ayrılırız” dedi. Çocuklara kendi farklılıkları üzerinden Zeynep’in farklılığını anlattı ve Zeynep’in farklılıklarını çocuklar üzerinde normalleştirdi, kabul ettirdi. 3 aylık süreçte Zeynep’i sınıfla birlikte bir sinema, bir tiyatro oyununa götürdü ve Zeynep arkadaşlarıyla film, tiyatro izledi. Bunun dışında akademik çalışma dediği gibi kendiliğinden geldi ve Zeynep bütün sesleri, heceleri öğrendi.
Bu yazı öncelikle Semiha Hanım ve onun gibi harika öğretmenlere, Hami Canbolat gibi müdürlere, Esin Çelikkaya gibi her öğrenciyle ayrı ayrı ilgilenen rehber öğretmenlere, o güzel velilere, onların o güzel çocuklarına ve müziği sevdiren, bütün öğrencileri tarafından sevilen güzel insan Saliha Tılıç’a ithaf edilmiştir.
Her otizmli çocuk dilerim Zeynep kadar şanslı olur. Dilerim daha birçok ailenin böyle teşekkür ettiği kurumlar, eğitimciler, veliler, çocuklar vardır.
Bu biraz da bizim elimizde. Farklılıkları anlamakta ve yetiştirdiğimiz çocuklara anlatmakta.
Her yıl aynı şeyi söyleyerek yazımı bitiriyorum:
Otizm aslında inanılmaz keyifli bir dünya.
Kızımdan çok şey öğrendim. Bütün hayat algılarım değişti, güzelleşti. Aldığım en güzel hediye için hayata teşekkür ederim."
Sevgiler…
Göksu Kızı