Biz ;)

Fotoğrafım
İstanbul, Türkiye
Poyrazın Annesi 26, Babası ise 29 yaşında :)6 yıllık birlikteliğimizin ardından 18/09/2010 da beraberliğimizi evlilik ile noktaladık:)ve şimdi canım oğlumuzla 3 kişilik bir aileyiz.

27 Kasım 2013 Çarşamba

Çok zaman geçti.

Uzun çok uzun oldu yazmayalı.
Çok çalışıyor, kendimize belkide hiç vakit ayıramıyoruz.
Bu hızlı geçen günlerdede Poyraz büyümeye devam ediyor.
Bu uzun süreçde, Güzel bir tatil geçirdık.
Büyük Anneannemizi kaybettik. (11/Kasım)


Büyüdük, konuşmaya başladık.


Acısı veya tatlısıyla dediğim gibi öyle yada, böyle geçiyor, bu süreçde biz alabildiğimizi almaya çalışıyoruz güzel hayattan :)

Poyrazım çok büyüdü, herşeyi konuşuyor, ummadığun anda ummadığın laflar söylüyor.

Yaramaz bir erkek,İnsan yaşamı güzel bir belgesel, minik bir bebeğin büyümesine sahit olmak allahın çok büyük bir mucizesi.

Ben o belgeselde çok güzel bir yerde yer alıyor, almakdanda buyuk keyif duyuyorum.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

BAYRAM TATİLİ (KEFKEN)


Kim derdiki yıllar geçicek, oğlum benim yazlık mekanıma gidicek.
Zaman çabuk geçiyor.
Anne oldukdan sonra bu cümleyi çok tekrarlar oldum. Zaman çabuk geçiyor.
Poyraz günden güne büyüyor. Konuşmaya başladı. Gülümsemesi dünyaya bedel, dahada bir güzelleşiyor.
07/08 de oğlumu şti getirdik. Kalabalık olduğumuz için zaman çabucak geçip gitti.
Akşam arkadaşlarımıza yemeğe davetliydik. Bayram sabahlarımız hep uykusuz geçiyor.Herkezin öyle değilmi?
Erken den uyanıp, sofra telaşı alır. Heyecan basar... yoksa basarmıydı?
Hiç birşey çocuklukdaki gibi kalmıyor. İçimizden birşeyler zamanla yok oluyor.
Hızlı geçen aile ziyaretinden sonra teyzemizi alıp, kefken yollarına düştük.
İlk gün denize girmedik.
Ama 2.ve 3.günü denizden , kumsaldan ayrılamadık. :)
Poyraz denizi çok sevdi. Herşeyle mutlu oluyor, Poyrazıma yeterki eğlence olsun. Yüzü hep güler, bir o kadarda sinirlidir. Bebeğime bu cümleyi yakıştırmak istemiyorum. Ben onun hep, mutlu, saygılı, sabırlı bir erkek olmasını allahdan diliyorum. Hayatın ona verdiği zorluklar karşısında göstermiş olduğu sabırla, dimdik dursun diye ümit ediyorum.
Çalışan anneler bebekler büyüyünce dahada bir özlüyoruz dimi onları. Gün hemen bitsinde o yanağına, dudağına, bacağına, boynuna, alnına vb.. kocaman öpücükleri kondurma hayali ile günü bitirmek için sabırsızlanıyoruz.

Bayramımız mübarek olsun tatlı oğlum.




25 Temmuz 2013 Perşembe

Deneyim

22/07/2013 saat 08:00 de evden çıktık. Seni anneannene biz bıraktık.
Saat 18:45 eve döndük. Herşey gayet normal. Herşey yerli yerinde ama düzen benim düzenim değil.
Birşeyler var anlayamadığmız. Artık sana sürekli kapılara dikkat et Poyraz diyen Annen ve Baban olucak. Bu konuda çok hassas olmamakla birlikde hayatımızın en büyük deneyimlerinden birini kazandık. Evimize hırsız girdi canım oğlum. Güzel hatıralarıma yönelik herşeyimi aldı götürdü.
Şükür etmeyi öğreniyoruz. Bu aralar birşeyler oluyor, Tahir dayımız hastanede, Allaha şükür iyi... iyi olacakda....
Sen büyümeye, konuşmaya devam ediyorsun. Hayat sana şuanda o kadar güzelki..
Üzülüyorum, Ülkemdeki insanlar, stres, gösteriş, allah korkusu korkusuz şekilde yaşamaya devam ediyor. Gelicek nesillere iyi bir dünya bırakmıyoruz.
Sen her zaman hayata,i insanlara karşı temkinli ol, güler yüzünü hiç kimseden eksik etme. Ama akıllı, ne yapması gerektiğini bilen bir ergen ol. :) seni çok seviyorum.
Sen iyi bir insan, ülkesine bir çok yararı olucak bir erkek olucaksın.

26 Haziran 2013 Çarşamba

24 Haziran 2013 Pazartesi

17/06/2013

17/06/2013 Babamız bizi anneanneyle birlikte Ünlüer Gurme diye bebek dostu bir retorant’a götürdü. Poyraz çok keyifliydi. O mutlu oldukça biz daha çok mutlu olduk. Oyun parkında çılgınlar gibi eğlendi.
Daha sonrasında Bostancıda sahilde biraz turladık. Turlarken  #geziparkı mitingiyle karşılaştık. Poyrazla, babası birazda orda vakit geçirdiler. Poyraz sürekli bayrak elinde evin içinde dolaşmaya başladı.  J #diren gezi parkı 2013  diyoruz. Zamanı geldiğinden bu konu başlığını iyice araştır. Bilki bu ülkede isteyen istediğini yapamaz.
Herşey sizler için.








Babalar günümüz

Bir babalar gününü daha geçirdik. Çok önce geçirdik gerçi fakat benim yazacak fırsatım bir türlü olmadı.  Güzel bir babalar günüydü. Biz babalarımızı ziyarete gittiğimiz için her anneler ve babalar günü bayram havasında geçiyor. J
Bu günlerde olmasa biz ne yapardık J

Bankamız babalar gününe özel bize uçurtma hediye etti. Poyraz ve babası uçutmayı yapmaya çalışırken yakaladığım birkaç poz aşağıdaki gibidir. Tabiki Poyrazın rahat vermediği uçurtma tamamlanamamıştır J


11 Haziran 2013 Salı

Konuşmaya başladık ;)



Poyraz geçen hafta çok büyük bir rahatsızlık geçirdi. ateşi 39.3 leri buldu. Neyseki atlattık. İlk defa bu kadar kötü olduğunu gördüm oğlumun. Gözleri, boğazı, kulakları fena durumdaydı. Ama bitti çok şükür.

Gün geçdikce huyları değişiyor. Çok güler yüzlü bir erkek.  En sevdiğim huyuda zaten yüzündeki gülümsemeyi hiç eksik etmemesi.

Konuşmayada ufak ufak başladı diyeceğim ama biranda başladı. :)

Gülme krizlerine sokuyor bazen :) Bildiğin birşeyler söylüyor. Uzun uzun konuşuyor :)

Pepe- Bebeeeeee

Bebek - Bibek

Anne- Anni

Baba- Baba

Dede- Dede

Kedi- Kadi

Köpek- Kopak

Gördüm- Gordum

Gitti- Gitti

Emzik- Mime

Mama- Mama

Su- Tıs Tıs



14 Mayıs 2013 Salı

aNNELER gÜNÜ ;)

Fedakar annelerimizin anneler günü kutlu olsun. :)

Poyrazım la bu 2.anneler günümüz. Ben anneler günü hediyemi çok uzun süre önce aldım :) İstediğim deri montu direk kocama yoksa sen bana xxxx markasından deri montmu alıcaksın dedim. :) Ve sonuç o harika şey benim oldu. :) Önemli olan gönüller bir olsun.

Biz çok güzel bir hafta sonu geçirdik.

Sabah kahvaltısına anneme gittik. Çok güzel hazırlanmış kahvaltı çok keyifli geçti. Anneler günü bir başka, içim kıpır kıpır oluyor. Hediye almanın , vermenin keyfi :) o yüzlerdeki tebessümler beni bir başka mutlu ediyor.

Canım annem anneler günün tekrar kutlu olsun seni çok seviyorum. :)

Öğleden sonra Aynur annemlere geçtik. Poyraz Ömerin (kuzeni) odasında çıkmadı orda olmakdan , oyuncakları ile oynamakdan büyük keyif alıyor. :)

Akşam harika bir akşam yemeği yedik. Babam tüm annelere güzel güller almıştı. :) aldığım anneler günündeki ilk çiçekdi. :) Bu anneler günümüzde böyle geldi ve geçti :)

Herşey güzel keyifliydi... Anenler günün kutlu olsun annecim diyeceğin zamanı heyecanla bekliyorum 1 tanem ;)








10 Mayıs 2013 Cuma

"İyi bir anne olduğumu nasıl anlarım?" (Yasemin Sundur)

İnsan olmak.

09/05/2013 de Şirketimizin bize sunduğu güzel Seminerde Yasemin Sundur ile buluştuk. J

"İyi bir anne olduğumu nasıl anlarım?"

Güzel keyifli bir söyleşiydi. Söze ben 27 yıllık biz anneyim diyerek başladı. Ben 15 aylık bir anneyim. J

Anneliğin getirmiş olduğu güzel sorumlulukları, kadın olmanın vermiş olduğu güçlüklerden bahsettik.

Keşke biraz daha zamanımız olsaydı da paylaşımlarımız çoğalsaydı. 1 saat bana yetmedi.



Bu sabah uyandığımda işe gelirken iyi insan olmak , sabırlı olmak, sürekli gülmek nasıl bir duygu diye düşündüm.

Maalesef hayat şartlarında bunu uygulayabilecek çok az insan var.  Sorumluluklarımız yeni çağla birlikte büyüyüp gidiyor. Çocuklarımız için iyi bir gelecek düşünüp hayatımızın büyük bir kısmını onlara göre planlıyoruz. Sürekli gülen , hayata  pozitif bakan bir anne olmak istiyorum. Mutlu bir evlat yetiştirip, hayatın içinden gelen, içinden geldiği gibi davranan, sosyal, insanları iyi gözlemleyen, yapılan kötülüklere güzel gamzesiyle yanıt veren bir erkek, bir baba, kocaman bir adam yetiştirmek istiyorum. İSTİYORUZ J
Yazmak, anlatmak çok güzel bir duygu aklımdakilere buraya döksem kim bilir neler çıkar .:)

Yasemin Sungurun dediği gibi  kendime bir kutu hediye etsem o kutunun içinde hediyelerimi kendim seçsem ne koyardım?

Tüm sevdiklerime yetecek kadar, benimle bir ömür tüketecek kadar SAĞLIK , Poyrazım için savaşsız, adaletli bir hayat isterdim.
Gelecek nesillerim için huzur istiyorum. Anne , baba cümlesini hiç kullanamayan çocuklar için yeniden bir hayat isterdim. Kocamın sinirini alıp çöpe atmak isterdim. JJJJJJ

Ben şanslı bir anneyim. Hepimiz şanlı anneleriz. Biz çünkü dünyanın bize vermiş olduğu o güzel çocuklara sahibiz.

Not: Bu arada Kocişşş dün büssürü balık tutmuştu :) Tekrar teşekkürler resimlerini paylaşmak istiyorum :) Hayatın içinden çıkıp, hobilerinden vazgeçmeyen erkekler, kadınlar, çocuklar hepinizi tebrik ediyorum. :) İnsan olmak, mutlu olmak iste böyle birşey. Çok zorda değillllll....... Güzel gülen gözler dileğiyle ....;)








8 Mayıs 2013 Çarşamba

Yaz geldi :)

Uzun süre oldu görüşmeyeli. Poyraz bana kızacak. İhmal etmeye başladım. Yaz geldi, gezmeler, iş , derken sanırım zaman bulamıyorum.
Bizimkisi  yaramazlıklara son sürat devam ederken büyüyor.

Piknik yapıyoruz, alışverişe gidiyoruz, oğluşumla bol bol takılıyoruz. J

Henüz konuşmaya başlamadı. Belli belirsiz olan cümleleri kulağa o kadar hoş geliyor ki. Sohbet edeceğimiz zamanları 4 gözle bekliyorum.

Şuanda sayı sayma çalışmaları devam ediyor. Sürekli 4+4+4+4 diye ortalıklarda dolaşıyor.


Dün televizyonda Kuş gördü. Kedi kedi diye seslenip tv den ellemeye çalıştı. J Çok şaşırdım. Anneannesi  balkondan sürekli kedileri gösterdiği için. Sevdiği hayvan şuanda kedi sanırım J 

Babası çok sevinecek. J Doğa ve hayvan aşığı olmasını çok ister çünkü.


Çok uzun süre resim yüklememişim :(

(kadıköy gezmemiz çocuklarla, zeytinburnu ziyaretimiz, ve pikniğimiz )
















2 Nisan 2013 Salı

Bahar geldiğini müjdeliyor....

Havalar ısındı.

Bahar geldiğini müjdeliyor J Poyrazla ikinci baharımızı ,yazımızı yaşamaya artık hazırız. 18 Mart 2013 bizimki artık yürümeye de başladı. Bırakıyorsun nereye gittiğini bilmeden çılgın gibi eğlenerek günlerini geçiriyor.

Havaları sıcak bulur bulmaz bizde akışımıza kapıldık. Gezmelerimize başladık.

Poyrazı hastaneye götürdük. Rutin kontrollerden sonra aşık olduğum ilçeme gittik. J İstanbul’un neresi deseler Kadıköy derim. Aliyle de orada tanıştık.  Zaman ne çabuk geçiyor. Her seferinde bu cümleyi söylüyorum. ZAMAN NE ÇABUK GEÇİYORRRRRRRRR……. Nasıl olduğunu anlamadan, hayatın akışına kapılıp gidiyoruz.
Hayatımıza giren en değerlimiz Poyrazımızın büyüdüğünü bile bazen farkına varamıyoruz.

Neyse Kadıköy de beyefendiyi önce bebek arabasından indiremedik. Sonrada bebek arabasına bindiremedik .:) Koşuşturdu durdu. Bakmalara doyamadım. Öpmelere doyamıyorum. Koklamaya bayılıyorum.  Nasıl bir his anlamıyorum.

Çok heyecanlı bir çocuk, istemediği hiçbir şeyi ona yaptıramazsınız.
Bizi çok güldürüyor.
İşten geldiğimde ben onu nasıl öpüyorsam 2 elini yüzümü kavrayıp, başlıyor oda öpmeye.
İnanamıyorum sen bu kadar büyüdün mü ? serseri diyorum.

Pazar günüde Bradiuma gittik. Bizimki bayıldı. Mağazalarda kabinlere girmeye çalışıyor. J Bizde
kardeşimle kendimizi kaybettik. Anadolu yakasında H&M yi görünce çıldırdık. Çocuk bölümünde bir şey bulamadım L
Kısa bir konser dinleşimiz oldu. Poyrazda baya baya şarkı söyleyenlere eşlik etti. J Benimde tabi ki bu durum çok hoşuma gitti. Bir hafta sonuda böyle geldi ve geçti.

Herşey yolunda.










 

 

Bugün 2 nisan otizm farkındalık günü;
Alıntıdır,

Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü ve bu konuya destek verebilmek adına bugün ne yazarsam yazayım bir otizmli annesinin paylaşacağı duyguların, tecrübelerin yerini tutmaz diye düşünüyorum, o yüzden bu yazının devamı bana ait değil, 8 yaşındaki Zeynep’imin annesinin kaleminden…
Otizmli çocuk yetiştiren ailelerin en büyük endişesi, sorusudur: “bir gün ben/biz olmadığımızda bu hayata ne kadar hazır olacak, kendi yaşamını idame ettirebilecek mi?”
Aslında bunun içindir bütün çabalar. Bazen her şeyden önemlidir çocuğunuzun bakkala gidip ekmek alabilmesi. Aile hayata hazırlamak ister, bu düzen içinde barınabilsin hatta elbette eğitim alıp kendi yaşamını kurabilsin. Bunun ilk adımı ilköğretimdir. Toplum düzeninin, kuralların, birlikte hareket etmenin ve daha önemlisi sosyalleşmenin en önemli adımlarındandır. Bu yüzden kaynaştırılmış eğitim ve türevleri var ve bu çocuklara kucak açmak, okuma- yazma, matematik vs öğrenmelerinden daha fazlasını içerir bu aileler için.
Bu yazı bu sebeple yazılmıştır. Otizmli bir çocuk annesinin teşekkürüdür:
Semiha YARDIMCI’ya ithafen…
Zeynep 8 yaşında 1,5 yaşında Atipik Otizm tanısı almış dünya güzeli bir kız. Benim kızım. Her yıl bu zamanlarda biraz otizmden, biraz Zeynep Kızı’ndan, biraz da ailelerin yaşadıklarından, çevrenin tepkilerinden söz etmeye çalışıyorum.
Bu yıl bizim için en zor yıllardan biriydi çünkü Zeynep ilkokula başladı. Yaşıtlarından bir yıl geç gitti Zeynep. Çünkü annesi hazır değildi öncelikle böyle bir döneme. Uykular kaçtı, kaygılar çoğaldı, bir yıl tabiri yerindeyse kaçıldı ama yaş 7 olunca kaçınılmaz son gerçekleşti ve Zeynep tam kaynaştırılmış eğitim raporuyla okula başladı.
Bahçelievler Nebahat Keskin İlköğretim Okulu mahallemizin okuluydu ve öyle güzel denk düştü ki okulun müzik öğretmeni Sayın Saliha TILIÇ tanıdık çıktı. Saliha Öğretmen Zeynep hakkında Okulun Müdürü Sayın Hami CANBOLAT’a, rehber öğretmen (ki dost denebilir kendisine) Sayın Esin ÇELİKKAYA’ya ve 1. Sınıf öğretmenlerine bilgi verdi. Zeynep’i üstlenebilecek bir öğretmen arayışı başladı. Bu süreçte özellikle müdürümüzün, rehber öğretmenimizin ve Saliha Öğretmenin çabası gözlerimi yaşarttı. Sonra dikkat ettim Nebahat Keskin İlköğretim okulunda birçok farklı çocuk var ve hepsi için aynı çaba, özen gösteriliyor. O zaman gözyaşlarım iki kat arttı. ”Böyle okullar da varmış” dedim.
Zeynep için 14 kişilik bir sınıf bulundu ve Zeynep eğitime başladı.
Burada hemen “gölge” öğretmenlerden bahsetmem gerek. Gölge öğretmen Zeynep ve benzeri çocuklarla okula giden, sınıfta ve teneffüste bu çocuklara refakat eden bu konuda eğitim almış genelde üniversite öğrencisi genç bireyler. Bizim bu süreçte en çok yorulduğumuz konu. Bir süre sonra Zeynep okula adapte oldu ama ne yazık ki devamlılığı sağlayan ve disiplinli gölge öğretmen arayışı birinci dönem boyunca sürdü.
İkinci dönemin ilk başında bir darbe daha aldık ve sınıf öğretmenimiz başka bir okula atandı, Zeynep’lerin 14 kişilik sınıfı dağıtıldı. Süreç başa döndü ve yeni bir öğretmen arayışına girdik.
Benim yine uykular kaçtı, kaygılar arttı. Zeynep öğlenci idi sabahçı oldu ve 30 kişilik bir sınıfa geçti.
Yeni öğretmen, yeni sınıf, yeni periyot.
Bütün yazının temeli şimdi başlıyor.
Şimdi size Semiha YARDIMCI’dan söz edeceğim…
Semiha Öğretmen deneyimli bir ilköğretim öğretmeni. 30 kişilik bir sınıfta disiplinle sevgiyi harmanlamış bir eğitimci. Başta Zeynep’i almakta çekindi çünkü daha önce otizmli bir öğrenci okutmamıştı. Açıkçası onunla ilk konuştuğumda hissettiğim şey; aslında böyle bir deneyime gerek olmadığını düşünmekti. Sezgileri ve iyi bir eğitimci olması zaten onu bu konuda doğru kılıyordu. Akademik çalışmayı değil, Zeynep’in okula uyumunu önemsedi ve “Okulu, beni, arkadaşlarını severse akademik başarı kendiliğinden gelir” dedi. İlk işi otizmi araştırmak ve Zeynep’in özel öğretim kurumuna gidip bilgi almak oldu.
Bir veli toplantısı yaptı, Zeynep’in durumunu diğer velilerle paylaştı ve “Eğer biz Zeynep’i aramıza katabilirsek, 4 yıl sonra bu okuldan hepimiz bir şeyi başarmış olarak gururla ayrılırız” dedi. Çocuklara kendi farklılıkları üzerinden Zeynep’in farklılığını anlattı ve Zeynep’in farklılıklarını çocuklar üzerinde normalleştirdi, kabul ettirdi. 3 aylık süreçte Zeynep’i sınıfla birlikte bir sinema, bir tiyatro oyununa götürdü ve Zeynep arkadaşlarıyla film, tiyatro izledi. Bunun dışında akademik çalışma dediği gibi kendiliğinden geldi ve Zeynep bütün sesleri, heceleri öğrendi.
Bu yazı öncelikle Semiha Hanım ve onun gibi harika öğretmenlere, Hami Canbolat gibi müdürlere, Esin Çelikkaya gibi her öğrenciyle ayrı ayrı ilgilenen rehber öğretmenlere, o güzel velilere, onların o güzel çocuklarına ve müziği sevdiren, bütün öğrencileri tarafından sevilen güzel insan Saliha Tılıç’a ithaf edilmiştir.
Her otizmli çocuk dilerim Zeynep kadar şanslı olur. Dilerim daha birçok ailenin böyle teşekkür ettiği kurumlar, eğitimciler, veliler, çocuklar vardır.
Bu biraz da bizim elimizde. Farklılıkları anlamakta ve yetiştirdiğimiz çocuklara anlatmakta.
Her yıl aynı şeyi söyleyerek yazımı bitiriyorum:
Otizm aslında inanılmaz keyifli bir dünya.
Kızımdan çok şey öğrendim. Bütün hayat algılarım değişti, güzelleşti. Aldığım en güzel hediye için hayata teşekkür ederim."
Sevgiler…
Göksu Kızı